Tahsin Bey

Kişisel Blog Yazamamak

Öncelikle şunu belirtelim, kişisel blog yazamamak derken gerçekten kişisel konulardan bahsediyorum, okunan kitaplar, izlenen filmlerden değil. Bu aslında çözümünü aşağı yukarı herkesin bildiği ama dile getiremediği veya kendisine itiraf edemediği bir sorun, var böyle bir sorun. Yazılı hale gelmeyen ama okuyucu tarafından bile bilinen Kişisel Blog Yazma Kuralları diye bir şey var. Yazılı hale gelmemiş ama kişisel blog yazarlarının bilinçaltına öyle bir yer etmiş ki en gereksiz anlarda yapıyor öldürücü müdahaleyi ve özenerek hazırladığın belki günlerce uğraştığın yazıyı bir çırpıda silebiliyorsun, tuhaf.

Yazarların birçoğunun çözümleyemediği belli başlı sebepleri var bu sorunun, içindekini dışarı çıkarmaya korkmak gibi, bizi hantallaştıran, yazmamıza müsaade etmeyen fazlalıklarımız gibi.

İçimizdekini dışarı çıkarmaya neden korkuyoruz?

İçindekini çıkarıcaz Arif

Önce içimizde dışarıya çıkmayı bekleyen küfürlerin, hakaretlerin, yaşanmış/yaşatılmış kırgınlıkların, görülmüş/geçirilmiş pisliklerin kelimelere dökülmesine müsaade etmiyoruz. Abicim burası senin blogun, tamam, bloga gelenlerin çoğu teknik konulara geliyor olabilir, ama sen bunun adına kişisel blog koyduysan insanlar gerçekten kişisel bir şeyler bulmak için de senin bloguna geliyor olabilirler. Banane Emrah Serbes’in kitabından, banane Vezir Parmağı’ndan Limonata’dan. Lan sen ne yaşadın ben onu merak ediyorum. Yaşamak zorunda olduğumuz gerçek kimliğimizi bu bloglarla biraz daha süslü hale getirip mail dili ve edebiyatı kullanarak yaşantımızın belki %5’inden bahsediyoruz, onda da samimi olamıyoruz.

Bunu becerebilen çok az insan evladı var, korkusuz, ciddi anlamda kişisel blog teriminin hakkını veren, Hafay (yazmıyo artık), Lacivert ve diğerleri. Bu blogları sadece beyaz yakalılar, jilet gibi hanım ablalar takip etmiyordur belki? Niye sadece onların gözüne hoş görünmek için samimiyetimizden ödün veriyoruz? Bu blogu belki hikayeni az çok bilen birisi elinde birasıyla, sardığı tütünüyle bi bodrum katında tüplü monitöründen takip ediyor, belki görüp geçirdiklerin O’nun hikayesine benziyor da belki gerçekten kendini yazsan adam kendi hikayesini sende de görecek? Buna neden mani oluyorsun? Bi blog yazısı yazdığımda çoğu zaman ayna karşısına geçip “o yazdığın neydi lan az önce” diye kendimi kalaylıyorum. Şunu farkettim, itiraf da etmenin tam yeri burası sanırım; bu blogda olduğum gibi değil olmak istediğim gibi yazıyorum ve olmak istediğim gibi olmaya da çalışmıyorum. Saçma bi paradoksun içindeyim. Bu paradoksun sebebi de bir diğer madde.

Fazlalıklardan kurtulmak

Fazlalıklardan Kurtulmak

Fiziki şeyler değil bunlar. Beyin kıvrımlarını boş yere dolduran o %temp% klasörünü dolduran saçma dosyalar gibi, gereksiz kısayollar gibi, gereksiz önbellekler gibi. Yazmak istediğim, haykırmak istediğim, durdurmak istediğim çok şey var, bunların yeri aslında burası, burada kendime dair tüm sorunlarımı çözebilirim. Böyle bi imkan tanımışım kendime her yıl 200 lira kira ödüyoruz hosting’e domain’e. Kendime sunduğum bu imkanı değerlendiremiyorum bu fazlalıklar yüzünden.

Absürd binlerce bilgi var beynimin içinde. Bu bilgi matematik işlemi, coğrafik veriler veya imla kuralları vesaire şeyler değil, bilgisayardaki %temp% klasörünü düşün. Gördüğü her sorunu kaydediyor beynim, samanlık gibi. İçerisinde bir iğne aramaya kalkınca kayboluyorsun sonra “hayskm iğnesini” diyip bırakıyorsun. Bu sefer bloga ne gerçek hayatını aktarabiliyorsun, ne mutlu olabiliyorsun, ne iş yapabiliyorsun. Bu fazlalıklardan kurtulmak lazım aslında. Bir sorun yaşandığında o an çözmek lazım, bir terslik yaşandığında o an itiraz etmek lazım, bir soru sorulduğunda o an hayır demek lazım. İş sonraya kalınca uykuların kaçıyor, böyle bir yazıyı hazırlarken buluyorsun kendini.

Bu bahsettiğim sebepler sadece blog yazarken değil insan hayatının her alanında belki de en etkili faktörler. Şu fazlalıklarımızdan bi kurtulsak bloglarımız çok daha okunur, hayatlarımız çok daha yaşanır hale gelebilir belki de. Bunları kendimize itiraf edemeyince de işte kitap tanıtımlarının, film veya ürün incelemelerinin arkasına saklanıyoruz. Okuyucunun IQ’su 160, lan yer mi bunu Anadolu Çocuğu.

Girip çıktığımız ortamlar gereği zaten gerçek kimliğimizi gizlememiz gerekiyoken en azından bunu kendimizi rahatlatmak için açtığımız bloglarda yapmasak eminim çok daha keyifli kişisel yazılar çıkacak ortaya.

Exit mobile version