Tahsin Bey

Benden bana # 1: Dağıtmadan toplanmıyor

Tişörtü giydim, mutfağa gittim, bi’ su koydum ocağa, bi’ müddet koridorda halının üstünde yattım yüzüstü, su kaynamış, kahve yaptım, balığı besledim, yazı hazırlamak için spotify listesi de hazırladım gel gelelim yine kaçamadım blog yazmaktan. Artık bu gece bir blog yazısı yazmam lazımdı, ani alınmış bi’ karar, öncesinde bir planlama yok tabi yine buraya spontane gelişler bunlar. Ne yazacağıma dair de çok bir fikrim olmamasına rağmen açmış bulundum paneli, yapacak bir şey yok, en başından anlaşmamız buydu; ben saçmalıcam, siz “ne anlatıyo bu amk malı” diceksiniz, hadi bikaçınız da yorum bırakır, tamam.

Tasarımı bahane ettim uzunca bir süre, yeni tasarımla birlikte yazarım yeni yazıyı dedim de tasarımın bitmiş olmasına rağmen blogdaki son yazı 6 ay evvel anasını satayım. Yazasım var ama ne anlatacağımı da bilemiyorum, bu 6 ayda ne yaptığımdan başlayalım hem belki yazı da bi başlık bulur kendine amk.

Belirsizliklerden kurtulmakla geçti ilk 2 ay. İnsanın kendisine yapacağı en büyük kötülükler sıralı tam liste: BELİRSİZLİK, İÇE ATMAK, “HAYIR” DİYEMEMEK. Bir insan bunlara sahip olacağına günde 2 paket sigara içsin şerefsizim bunların getirdiği ölümden daha hızlı ölemez. Başlarda cesurdum, “sikerler, en kötü tekele…” fikriyle hayatımı kaydıracak kararlar almışlığım var. Sonrasında törpüledim kendimi, bu kadar da olamazdım. Kucağımda Barış varken araba çarptı ortasiklet bi adamı devirebilecek biçimde, “olur abi canın sağolsun” diyip gönderdim adamı, napayım beni öldürmeyi beceremedi diye dövse miydim. Bu yolun sonu karanlıkmış ama. “Sikerler“den “ben üzüldüm bunlar üzülmesin şimdi, iki bira fazla içeyim de içimde kalsın“a geldim. İçimde de tutamadım. Civardaki tüm parkları bilirim mesela, hangi park kaçta boşalır, kaç bank var, ışıkları kaçta yanar, kaçta söner, çocukların uykuları kaçta gelir, kaçı salıncak sever, kaç kişi aşık, kaç kişi bira, kaç kişi sigara içiyor, kaçı kesişim kümesinde… Olm 25 yaşında adamım, gece yarısı parka çıkıyorum BAĞZI şeyleri haykırayım diye, onda da bekçi gelip GBT alıyor amk bağıramıyorsun ağız tadıyla. Böyle gidecek gibi değil dedim, elimden geldiğince karikatür çizmeye çalıştım, çizerek anlatayım istedim meramımı. Elimin karikatüre o kadar da yatkın olmadığını görünce canım iyice sıkılmaya başladı. Anlatacaklarım var, anlatamıyorum, yazamıyorum, söyleyemiyorum çünkü hesap soruyorlar ve yüzleşmekten korkuyorum. Çünkü seviyorum, düzelsinler istiyorum ama sorunları anlatınca onları kaybetmekten korkuyorum.

Biri hakkında kaybetmek ve tahammül etmek arasında kalıyorsan kesinlikle kaybetmeyi seç, çünkü tahammül edince kendini kaybetmeye başlıyorsun, işin kötüsü bunu, salgılayacak endorfinin olduğunu unuttuğunda farkediyorsun, parmağından dumanlar süzülürken, üstünde karanlık bir gökyüzü. Adamlar arpayı sıkıp suyunu çıkarmışlar bak sırf sen içine atıyosun işin kolaylaşsın diye.

:)

Başka türlü ne var. Askere gidiyorum yıl içerisinde. REYİS NASIL DA 6 AY YAPTI AMA ASKERLİĞİ BE. Erlikten başlayıp general olunabilecekmiş, gideyim gündüz generallik yapayım geceleri de parkta bira içerim. General değil de yazıcı yaparlarsa da gece nöbet yazar gündüz patates soyarım en olmadı. Dönünce de.. Güzel… Şeyler… Olur… ^_^

Arkadaş şu konuda anlaşalım artık, kitap okumaya zamanım yok diyen insanlara hak vermeye başladım ben. Gerçi zamanım var, halim kalmıyor, üçüncü satırda uykuya dalıyorum. Onun yerine dizi izliyorum. Yeri gelmişken ciddiye alan olursa mutlu olurum; DİZİ ÖNERİSİ İSTİYORUM OLM LAN! The End Of The Fucking World, Hot i met your mother, Brooklyn 9-9, Black Mirror, Rick & Morty ve bikaç beğenmediğim dizi daha oldu izlediğim. Behzat Ç. tekrar başlayana kadar bu diziler ayarında önerilere açığım.

Artık tasarımlarımı yayınladığım, aracılığıyla iş aldığım bi’ instagram sayfam var, sngartz! Boş kaldıkça tasarımlar yapıp sayfada yayınlayıp freelance grafikerlik yapmaya niyetlendim. Yatan ilk paranın dekontunu gönderi olarak paylaşmak isterdim ama görgüsüzlük olur dediler. Dükkan ilk açıldığında, siftah banknotu çerçeveletip duvara asarlardı, bana da para banka üzerinden yattı, dekont asayım dedim, olmazmış, sağlık olsun.

Narsist bi’ piç olduğumdan sadece kendimi çizdiğim doğrudur

Çok konuştum, daha da konuşasım var ama Nescafe’m bitti ve üçüncü kupayı içmek istemiyorum. Blogla da alakalı birkaç haber verip gideyim. Yakın zaman içerisinde anasayfa düzeni değişecek, müzik kategorisinde yeni seri başlatma planım var, multimedya canlanır işte, fena mı. Cem Güventürk’ün Sanki Sen Aynı Ben kitap incelemesini yazmak istiyorum. Her anlamda güzel planlarım var, güzel şeyler, iyi şeyler olsun peşindeyim. 

Anlatmadığım ne kaldı diye gözden geçire geçire kapanışa geçemeden 1000 kelime yaptık bile yazıyı. Umarım, inşallah, lütfen, nolur, tekrardan buraya uğramam dileğiyle… Kimse için yazmasam bile sırf kendim okuyayım diye yazmam lazım bloga(narsistim demiştim). Çok yakında yeniliklerle görüşmek üzere, kendinize iyi bakıp bakmamanız konusunda öğüt verecek değilim, selametle!

Berk, üşenmedim lan bu sefer.

Exit mobile version