Seyir defteri: Ben bu şehrin karanlık yüzüyüm
Kısa zaman önce aynı anda tek bir şey ile ilgileniyor olmakla yetinemeyip altyazılı dizi izlerken oyun oynamaya, kitap okurken müzik dinleyip üzerine eşlik etmeye çalışırken yakaladım kendimi. Üzerinden çok geçmeden de sadece altyazılı içerik bile seyredemeyecek halde yorulduğumu farkettim. Bir şey izlemeye karar vereceğim zaman tek kriterim Türkçe olmasıydı ve tam da o sıralarda Netflix’te yayına girdi 50m2.
tl:dr; boş vakitte, keyifle ve çabuk bitmemesi ümidiyle izlenir.
50m2 nedir, nasıldır?
50m2, Burak Aksak’ın yazıp Selçuk Aydemir’le birlikte yönettiği bir BKM yapımı Netflix dizisi. Burak Aksak’ın Bana Masal Anlatma filminde de ele aldığı bir mahalle bütünlüğü söz konusu. Aynı zamanda film ile ilgili onedio videosunda diziyi yazarken bir spermin yolculuğunu ele aldığını söylemişti ve yazım aşamasında da aklındaki tek kare şuymuş;
Diziyi, yayınlandığı günden bu yana 2 3 defa kadar izlemişimdir baştan sona çünkü takıntılarım… Sevdiğim dizi bittikten sonra yeni dizilere başlamaya çekiniyorum çünkü ya bitirdiğim dizi kadar güzel değilse, napcaz? O yüzden Behzat Ç.’yi baştan sona 11 defa bitirmişliğim var, evet on-bir.
50m2’de Burak Aksak’ın diğer yapımları gibi fantastik işler yok aslında dizinin ayna sahnesinde bi “acaba mı” dedim ama öyle değilmiş, bu defa gerçek hayatta rastlaşabileceğimiz insanlar var dizide.
Burak Aksak deyimiyle sperm karakterimiz Gölge. Bir spermin yolculuğu, Gölge’nin yaşantısıyla ve bizi götürdüğü yerlerle birlikte ele alınmış hatta onedio’da bununla ilgili inceleme mevcut. Bebeğin 5. haftasında dilinin oluşmaya başlamasıyla 5. bölümde Gölge’nin dilinde çıkan pamukçuk sahnesini bağdaştırabiliyoruz bu yönden bakıldığında. Hatta Gölge’nin, geçmişini ararken olmak istediği karakterini bulduğu bu mahallede öğrendiği her deyişi, her terimi, her örneği, öğrendikten hemen sonra başkasıyla konuşurken kullanması da bebeklerin duydukları şeyi tekrar ederek öğrenme çabasıyla bir tutulabilir, sadece sesli düşünüyorum. Bi’ de samimi adam namussuz. Servet’in düşmanlarından birini tehdit edip “kapıya bu kadar adam yığacağına önce şu camı kilitle” şeklinde yol gösterdiği de oluyor.
Oyunculukların hepsi çok iyi fakat Muhtarımız Cengiz Bozkurt bir başka. En ciddi anlarda bile mahalleden arkadaşı Turan’la birlikte geçen her sahnesinin en az bir kahkaha garantisi var. Hatta Burak Aksak senaryoyu yazarken bizzat Turan karakterini yazdığını farketmiş, yazarken biraz daha zorlanmak istediğinden Turan karakterini öldürmüş, öldürdü yani, ola ki ikinci sezon çıkacak olursa ilk sezon kadar eğlenceli geçmeyecektir eğer Turan karakterinin ölümü bir rüya değilse. Bir de Turan’ın oğlu Civan’ın 17 yıl birlikte olduğu sevgilisine vedası var ki en sevdiğim sahnelerdendir…
Dizi hakkında söylenecek çok fazla olumlu söz var, babamın oğluymuşçasına sabaha kadar övebilirim fakat o ne kötü final sahnesidir birader, “kim vuruldu acb” merakıyla sezon bitirilir mi 2021 yılındayız 190 ülke izleyecek ya bunu? Hikayenin bazı kısımlarının askıda kaldığının ve final sahnesinin bu kadar kötü bittiğinin farkındayım fakat memnuniyetsiz değilim, bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilmeyen yarım aklımla “kesin devam edecek amk böyle yapmazlardı yoksa” diye kendi kendimi gazlıyorum. Şimdi hoşuma gidenlerden birkaç replik sıralayacağım biraz kişisel gelişim kitabı tavsiyesi gibi olsa da:
“bilmediğin bütün yollar seni başladığın yere geri getiriyo”
“çözümün bi’ parçası olmayacaksan sorunlardan şikayet etmeyeceksin”
“ömrü boyunca istediklerini alabilmek için kavga edecek. sadece kavga etmesini bilenler tutunur bu hayatta.”
“eksiklerini kabullen ancak o zaman tamamlanmış olursun”
“17 yıl… 17 yıl amınakoyim. Hayatı boyunca kendine en yakın hissettiği o insana veda bile edememek nasıl koyuyormuş biliyor musun?”
“insan bişeyin sebebi değil, ancak bahanesi olur”
“Hayat bir avuç yerde dönüp durmak ve sonra yaşlanıp ölmek mi yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?”
Cevap veriyorum, bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün, görüşürüz.
Bir yanıt yazın